- Haberler
- Sağlık
- 'Yaramaz' Değil, Farklılıklarıyla Anlaşılmayı Bekleyen Çocuklar: DEHB Farkındalık Ayı Başladı
'Yaramaz' Değil, Farklılıklarıyla Anlaşılmayı Bekleyen Çocuklar: DEHB Farkındalık Ayı Başladı
Ekim ayı dünya genelinde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) farkındalık ayı olarak kutlanıyor. Bu dönem, genellikle 'yerinde duramıyor', 'çok konuşuyor' ya da 'ders dinlemiyor' diye nitelendirilen çocuklara farklı bir bakış açısıyla yaklaşmak için önemli bir fırsat sunuyor.
Enerji Fazlası Değil, Beynin İşleyiş Biçimi
DEHB çoğu zaman aşırı enerji veya hiperaktivite olarak algılansa da, durum bundan çok daha derin. Uzmanlara göre, bu bozukluk beynin dikkat ve dürtü kontrolünü yöneten bölgesindeki nörolojik farklılıklardan kaynaklanıyor.
Bir çocuk bir işe odaklanmakta güçlük çekebilir, aynı anda birçok şeyi yapmak isteyebilir veya sık sık dalıp gidebilir. Bu durum, kasıtlı bir dikkatsizlik değil, beynin bilgiyi işleme biçimindeki farktan doğar. Bazı çocuklar aşırı hareketlidir, bazıları sessizce hayal kurar. Her iki durumda da ortak nokta, beynin odaklanma sürecinin farklı çalışmasıdır.
Dünya genelinde yapılan araştırmalar, çocukların yaklaşık %5 ila %7’sinin DEHB tanısı aldığını gösteriyor. Türkiye’de de benzer oranlar söz konusu. Yani her sınıfta en az bir ya da iki çocuk, dikkat eksikliği veya hiperaktivite belirtileriyle yaşıyor olabilir. Ancak doğru farkındalık olmadan bu çocuklar, çoğu zaman “tembel”, “saygısız” ya da “sorunlu” etiketleriyle karşı karşıya kalıyor.
Erken Tanı ve Doğru Yaklaşım Hayati Önem Taşıyor
DEHB genellikle okul çağında fark edilse de, belirtiler bebeklik döneminde bile gözlenebiliyor. Bebeklikte aşırı hareketlilik, uyku sorunları veya sürekli huzursuzluk şeklinde başlayan belirtiler, okul döneminde dikkat dağınıklığı, kurallara uymakta zorlanma veya derslere ilgisizlikle devam edebiliyor.
Uzmanlar, belirtilerin altı aydan uzun sürdüğü durumlarda mutlaka bir çocuk ve ergen psikiyatristine başvurulması gerektiğini vurguluyor. Erken tanı, hem çocuğun doğru eğitim desteği almasını hem de ailelerin uygun iletişim yöntemlerini öğrenmesini sağlıyor.
Bilimsel araştırmalara göre, erken tanı alan çocukların akademik başarıları ve özgüvenleri belirgin şekilde yükseliyor. Ayrıca, erken müdahale edilen DEHB vakalarında ilerleyen yaşlarda kaygı bozukluğu, depresyon ve davranış sorunlarının görülme oranı da azalıyor.
DEHB’nin yalnızca çocukluk dönemine özgü bir durum olmadığı da unutulmamalı. Tanı konmayan bireyler, yetişkinlikte iş hayatında odaklanma sorunu, planlama güçlüğü ve duygusal dalgalanmalar yaşayabiliyor.
Toplumun Görevi: Etiketlemek Değil, Anlamak
Uzmanlar, DEHB’li çocukların “yaramaz” ya da “disiplin sorunu olan” bireyler olarak görülmemesi gerektiğini vurguluyor. Bu çocuklar, dünyayı diğerlerinden farklı algılıyor; düşünceleri hızla akıyor, ilgileri kolayca değişiyor ve genellikle yaratıcı yönleri güçlü oluyor.
Okul ortamında bu çocuklara karşı sabırlı ve anlayışlı yaklaşmak, onların potansiyellerini ortaya çıkarıyor. Eğitimcilerin, DEHB’li öğrenciler için farklı öğrenme teknikleri uygulaması, öğrenme sürecini kolaylaştırıyor. Ebeveynler içinse en önemli adım, çocuğu sürekli eleştirmek yerine onun güçlü yönlerine odaklanmak.
Aile danışmanı Dr. Ayşe Güler, bu konuda “Çocuğunuza sürekli ‘neden dikkatini veremiyorsun?’ demek yerine, onun dikkatini çeken şeyleri gözlemleyin. DEHB bir engel değil, farklı bir öğrenme yoludur” ifadelerini kullanıyor.
Farkındalık Ayı: Toplumun Tüm Kesimlerine Çağrı
Her yıl ekim ayında kutlanan DEHB Farkındalık Ayı, yalnızca aileleri değil, öğretmenleri, hekimleri ve toplumun tüm kesimlerini bilinçlendirmeyi amaçlıyor. Bu süreç, çocukların yalnızca akademik değil, duygusal ve sosyal gelişimlerinde de fark yaratabilecek adımların atılmasını sağlıyor.
DEHB’li bir çocuğun başarısının anahtarı sabır, anlayış ve doğru yönlendirmeden geçiyor. Bu nedenle uzmanlar, toplumun “yaramaz çocuk” algısını terk ederek, farklı düşünen ve hisseden çocuklara alan tanınması gerektiğini vurguluyor.
Kaynak: Zeki Ersin Yıldırım
Bakmadan Geçme