Sosyal Medyada Negatif İçerik Tüketimi Ruh Sağlığını Tehdit Ediyor
Sosyal medya, bilgiye hızlı erişim imkânı sunsa da, olumsuz içeriklerin yoğunluğu bireylerin ruhsal dengesi üzerinde ciddi etkiler yaratıyor. Uzmanlar, özellikle 'felaket kaydırması' (doomscrolling veya doomsurfing) adı verilen olgunun, kişilerin hem ruhsal hem de fiziksel sağlıklarını tehdit ettiğini vurguluyor.
Olumsuz İçerikler Kortizol Patlamasına Yol Açıyor
Uzmanlara göre, insanların sosyal medyada sürekli felaket, savaş, kriz veya ölüm haberleriyle karşılaşması, vücutta “kortizol” adı verilen stres hormonunun aşırı salgılanmasına neden oluyor. Bu hormon, kısa vadede hayatta kalma refleksi sağlasa da uzun süre yüksek kaldığında, bedeni ve zihni yıpratıyor.
Prof. Dr. Sayar, “Felaket algısının süreklilik kazanması otoimmün hastalıkları tetikliyor, uyku düzenini bozuyor, panik atak ve depresyonu yaygınlaştırıyor” ifadelerini kullanıyor. Uzman, uzun ekran sürelerinin ve sürekli bildirim akışının, beynin dinlenmesine fırsat tanımadığını, bunun da “toplumsal histeri” riskini artırdığını vurguluyor.
Ayrıca, uykusuzluk, kronik yorgunluk ve konsantrasyon bozuklukları da bu dijital stresin yan etkileri arasında yer alıyor. Uzmanlara göre, beyin sürekli alarm durumuna geçtiğinde “felaket kaydırması” bir alışkanlık haline geliyor ve bireyler farkında olmadan karamsar içeriklere yöneliyor.
Algoritmalar Negatif İçerikleri Öne Çıkarıyor
Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İhsan Eken, sosyal medya algoritmalarının insan psikolojisinden yararlanarak etkileşimi artırdığını ifade ediyor. Beynin hayatta kalma içgüdüsü gereği tehlike ve olumsuzluklara daha fazla dikkat ettiğini belirten Eken, “Bu durum, algoritmaların negatif içerikleri öne çıkarmasına neden oluyor” diyor.
Eken’e göre, özellikle 6 Şubat 2023 depremleri sonrasında yapılan akademik çalışmalar, felaket içeriklerine maruz kalmanın ikincil travma ve stres bozukluğu riskini artırdığını ortaya koydu. Sosyal medya, haberi paylaşmak için bir araçtan ziyade, insanların kaygılarını pekiştiren bir ortama dönüşmüş durumda.
Uzman, bu süreçte medya kuruluşlarının da sorumluluğuna dikkat çekiyor. “Gerçeği yansıtmak kadar, bunu etik bir çerçevede sunmak da medyanın görevidir. Sürekli negatif haber bombardımanı toplumsal umutsuzluğu derinleştiriyor” diyor.
“Umut Kaydırması”yla Döngü Kırılabilir
Prof. Dr. Sayar, negatif içerik döngüsünden kurtulmak için “hopescrolling” yani “umut kaydırması” kavramını öne çıkarıyor. Bu yaklaşım, bireyin bilinçli olarak pozitif, motive edici ve yapıcı içeriklere yönelmesini ifade ediyor.
Sayar, insanların sosyal medya hesaplarını “duygusal hijyen” prensibiyle düzenlemesi gerektiğini belirtiyor. “Takip ettiğiniz içerikler sizi karamsarlığa sürüklüyorsa, dijital beslenmenizi değiştirin” diyen uzman, bu alışkanlığın tıpkı fiziksel beslenme kadar önemli olduğunu vurguluyor.
Ayrıca, sosyal medya kullanımını sınırlamak, haber tüketimini belirli saatlerle sınırlandırmak ve doğrudan güvenilir kaynaklara yönelmek de bu döngüyü kırmanın yolları arasında gösteriliyor.
Medya Okuryazarlığı Ruh Sağlığı İçin Şart
Uzmanlar, “felaket kaydırması” alışkanlığının yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorun haline geldiğine dikkat çekiyor. Bilgi kirliliği ve manipülatif içerikler, toplumda güven erozyonu ve empati yoksunluğu yaratıyor. Bu nedenle medya okuryazarlığının güçlendirilmesi gerektiği belirtiliyor.
Eken’e göre, sosyal medya platformlarının yalnızca tıklanma sayısına değil, kullanıcıların uzun vadeli memnuniyetine odaklanan yeni ölçüm sistemleri geliştirmesi gerekiyor. Aksi halde, dijital medya “bilgi kaynağı” olmaktan çıkıp “kaygı üretim merkezine” dönüşebilir.
Uzmanlar, dijital çağda zihinsel sağlığı korumanın en etkili yolunun, bilinçli medya tüketimi ve duygusal dengeyi gözeten dijital farkındalık olduğunu hatırlatıyor.
Kaynak: Zeki Ersin Yıldırım
Bakmadan Geçme