Diyarbakır'da Küçük Bir Kızın Sessiz Çığlığı: Narin Güran Cinayetinin Üzerinden Bir Yıl Geçti

Eğertutmaz Deresi’nden Gelen Karanlık Haber

Tüm umutlar, 8 Eylül 2024 sabahı gelen acı haberle yerle bir oldu. Aradan geçen 18 gün sonunda Tavşantepe’ye birkaç kilometre mesafedeki Eğertutmaz Deresi kıyısında, çuval içine konulmuş halde bir çocuk cesedi bulundu. İnceleme sonucu, cansız bedenin Narin Güran’a ait olduğu belirlendi. Bu vahşet sadece aileyi değil, tüm Türkiye’yi yasa boğdu. Küçük bedenin maruz kaldığı şiddet, olayın vahametini bir kez daha gözler önüne serdi. Narin’in bulunma şekli, Türkiye’nin çocuk hakları ve korunmasına dair eksiklerini yeniden sorgulatmaya neden oldu.

Soruşturmada Derin Sessizlik ve Cevapsız Sorular

Olayın ardından başlatılan soruşturma kapsamında bölgede geniş çaplı araştırmalar yapıldı. Aile bireylerinden komşulara, köy çevresindeki şüpheli profillere kadar çok sayıda kişi sorgulandı. Ancak aradan geçen bir yıl olmasına rağmen cinayetin faili hâlâ ortaya çıkarılamadı. Narin’in kim tarafından, neden öldürüldüğü sorusu, hala cevapsız şekilde duruyor. Bu durum, hem adalet arayışındaki aileyi hem de kamuoyunu derin bir hayal kırıklığına sürüklüyor. Diyarbakır Barosu’nun çocuk hakları komisyonu ise sürecin yavaş işlemesine tepki göstererek soruşturmanın hızlandırılmasını talep etti.

Aile Adalet Bekliyor: “Yüreğimiz Her Gün Yeniden Yanıyor”

Narin’in ailesi, geçen bir yıla rağmen kızlarının ölümünü hâlâ kabullenebilmiş değil. Baba, her gün kızlarının eşyalarına sarılarak gözyaşı döküyor. Aile yakınları, yaşadıkları acının tarif edilemez olduğunu ve adaletin yerini bulmamasının bu acıyı daha da büyüttüğünü dile getiriyor. “Narin artık yok. Bu düşünce bile her sabah yeniden yıkılmamıza neden oluyor” sözleriyle aile, yetkililere çağrısını sürdürüyor. Kızlarının unutulmasını istemeyen aile, yaşananların Türkiye’de benzer olayların önüne geçilmesi için bir milat olmasını umut ediyor.

Toplumda Travma Yaratan Cinayet: Çocuk Güvenliği Tartışılıyor

Narin Güran’ın ölümü, yalnızca ailesini değil, tüm toplumu derinden sarstı. Sosyal medyada başlatılan kampanyalar, çocukların güvenliğinin sağlanması, okul yolunda ya da oyun oynarken korunmaları konusunda kamu kurumlarına daha fazla sorumluluk verilmesi gerektiğini gözler önüne serdi. Birçok sivil toplum kuruluşu, kırsal bölgelerde çocuk güvenliğine dair özel önlemler alınması gerektiğini vurguladı. Bu süreçte uzmanlar, çocuklara yönelik suçların cezalarının ağırlaştırılması ve failin kim olursa olsun kamu vicdanı nezdinde affedilmemesi gerektiğini sıklıkla dile getirdi.

Kaynak: Zeki Ersin Yıldırım