Fosil Yakıt Altyapısının Çevre ve İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri Zirve Yaptı.
Fosil yakıt üretim alanlarının çevresinde yaşayan milyonlarca insan, görünenden çok daha ciddi bir sağlık tehdidiyle karşı karşıya bulunuyor.
Fosil yakıt üretim alanlarının çevresinde yaşayan milyonlarca insan, görünenden çok daha ciddi bir sağlık tehdidiyle karşı karşıya bulunuyor. Bursa Uludağ Üniversitesi'nden Prof. Dr. Güray Çelik, fosil yakıt altyapısının yarattığı çevresel kirliliğin yalnızca havayı, suyu ve toprağı kirletmekle kalmadığını, aynı zamanda insanların yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan ekosistemleri de hızla çöküşe sürüklediğini belirtti. Özellikle üretim, işleme ve taşıma süreçlerinde ortaya çıkan gazlar, kimyasal sızıntılar ve toprak kirliliği, hem bölge halkı hem de çevredeki canlı türleri üzerinde uzun vadeli zararlar bırakıyor.
Uluslararası Af Örgütü ile Colorado Boulder Üniversitesi'ne bağlı Better Planet Laboratory tarafından hazırlanan kapsamlı rapor, fosil yakıt endüstrisinin yaşam döngüsünün doğa üzerinde bıraktığı tahribatı gözler önüne seriyor. Rapora göre, fosil yakıt çıkarımı ve işlenmesi, doğrudan insan sağlığını tehdit eden kirleticilerin yoğun şekilde atmosfere karışmasına neden oluyor. Bu kirleticiler, solunum yolu hastalıklarından kanser türlerine kadar birçok ciddi sağlık sorununu tetikleyebiliyor.
Milyarlarca İnsan Fosil Yakıt Sahalarına Yakın Bölgelerde Yaşıyor
Raporda yer alan çarpıcı verilere göre, dünya genelinde 18 binden fazla aktif fosil yakıt sahası bulunuyor ve bu tesislerin 5 kilometrelik çevresinde yaklaşık 2 milyar insan yaşıyor. Bu grubun yaklaşık 520 milyonunun çocuk olması, riskin ne kadar büyük olduğunu ortaya koyuyor. Çalışmada, sahaların bir kilometre çevresinde yaşayan yaklaşık 463 milyon kişinin çok daha yüksek çevre ve sağlık risklerine maruz kaldığı belirtiliyor.
Bu sahalara yakın yaşayan topluluklarda solunum yolu rahatsızlıkları, cilt hastalıkları, doğum anomalileri ve kanser vakalarının daha yüksek oranlarda görüldüğü biliniyor. Kirli havanın yanı sıra, yer altı sularına karışan kimyasal atıklar da özellikle kırsal alanlarda yaşayan halkın içme suyu güvenliğini tehdit ediyor. Fosil yakıt sahalarının çoğunun yerli halkların topraklarında yer alması ise çevresel adalet ve insan hakları açısından tartışmaları daha da derinleştiriyor.
Kritik Ekosistemler Fosil Yakıt Genişlemesinin Baskısı Altında
Raporda vurgulanan bir diğer önemli başlık, fosil yakıt sahalarının biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkisi. Mevcut sahaların en az yüzde 32'sinin kritik ekosistemlerle çakıştığı tespit edildi. Bu bölgeler, nesli tehlike altında olan türlerin yaşam alanlarını barındırması nedeniyle dünyanın doğal dengesinin korunmasında kilit rol oynuyor.
Petrol ve doğal gaz çıkarım süreçlerinde meydana gelen sızıntılar, su ekosistemlerinin hızla kirlenmesine ve balık popülasyonlarında ciddi azalmaya yol açabiliyor. Ormansızlaşma, toprak kaybı ve gürültü kirliliği ise bölgedeki diğer canlı türlerini olumsuz etkileyerek ekosistemleri kırılgan hale getiriyor. Bilim insanları, bu süreçlerin uzun vadede geri dönüşü olmayan tahribatlara neden olabileceği konusunda uyarıyor.
Küresel Ölçekte Yeni Fosil Yakıt Projeleri Artıyor
Raporda yer alan veriler, fosil yakıt sektöründe daralma değil, aksine ciddi bir genişleme yaşandığını gösteriyor. Dünya genelinde 3 bin 500'den fazla yeni fosil yakıt altyapı sahası öneri, geliştirme ya da inşaat sürecinde bulunuyor. Bu genişleme devam ederse en az 135 milyon kişinin daha yüksek risk altındaki bölgelere dahil olabileceği belirtiliyor.
Özellikle petrol ve doğal gaz projelerinde tüm kıtalarda artış yaşanırken, kömür santralleri ve madencilik faaliyetleri en fazla Çin ve Hindistan'da hız kazanmış durumda. Bu durum, küresel iklim hedefleri açısından ciddi çelişkileri beraberinde getiriyor. Bir yanda ülkeler karbon emisyonlarını azaltma taahhütlerini yenilerken, diğer yanda yeni fosil yakıt projelerine yüksek bütçeler ayrılması iklim kriziyle mücadelede ilerlemeyi yavaşlatıyor.
Topluluklar Ekonomik ve Kültürel Baskı Altında
Çalışmada görüşlerine yer verilen topluluklar, fosil yakıt çıkarımının kendilerine sadece çevresel zarar vermediğini, aynı zamanda ekonomik ve kültürel hayatlarını da tehdit ettiğini dile getiriyor. Bazı bölgelerde şirketlerin, yerel halkı baskı ve korkutma yöntemleriyle üretim sahalarına bağımlı hale getirdiği ifade ediliyor. Bu durumun, yaşam alanlarının gasp edilmesi ve kültürel mirasın zedelenmesi gibi sonuçları olduğu belirtiliyor.
Fosil yakıt sektörünün yarattığı çok yönlü etkiler, hem insan sağlığını hem de doğanın dengesini tehdit etmeye devam ediyor. Son raporlar, gelecekte daha büyük çevresel krizlerin yaşanmaması için fosil yakıt projelerinin planlanmasında ve işletilmesinde daha sıkı denetim mekanizmalarının devreye alınmasını zorunlu kılıyor.
Kaynak: Zeki Ersin Yıldırım