Dünyada Eşi Olmayan Yapı: Diyarbakır'daki Atatürk Müzesi Obsidiyen Taşlarıyla Parlıyor
Diyarbakır'ın tarihi Sur ilçesinde yer alan ve bugün Atatürk Müzesi olarak kullanılan yapı, yalnızca Türkiye'de değil, dünya genelinde de benzeri olmayan bir mimari özelliğe sahip. İçkale içerisinde bulunan bu özel yapı, alt katında bazalt taşları, üst katında ise obsidiyen taşları kullanılarak inşa edildi.
Atatürk'ün Tarih Yazdığı Bina
Mustafa Kemal Atatürk, 1916 yılında Silvan'da görev yaptıktan sonra 1917'de 2. Ordu Müfettişi olarak Diyarbakır'a geldiğinde, bu binayı karargh olarak kullandı. Dönemin şartlarında Ruslara karşı yürütülen mücadeleyi buradan yönetti. Mardin Kapı'nın hemen yanında bulunan bu tarihi yapıda geçirdiği zaman, onun Diyarbakır'daki izlerini günümüze taşıyan birer hatıraya dönüştü. Atatürk, 1937 yılında demiryolu açılışı için tekrar Diyarbakır'a geldiğinde de bu binada zaman geçirdi. Tüm bu nedenlerle yapı, 1973 yılında Atatürk Müzesi'ne dönüştürüldü ve onun anılarına saygı göstermek amacıyla ziyarete açıldı.
Obsidiyen Taşıyla İnşa Edilen Dünyadaki İlk ve Tek Kat
Binanın ikinci katının inşasında kullanılan obsidiyen taşı, mimari yapılarda pek tercih edilmeyen bir malzeme. Çünkü taşıyıcı özelliği bulunmaz. Ancak burada, estetik görüntüsü nedeniyle harçla birleştirilerek dekoratif amaçla duvarlara uygulanmış. Güneş ışığına maruz kaldığında adeta cam gibi parlayan bu taşlar, yapıya görsel açıdan etkileyici bir atmosfer kazandırıyor. Obsidiyen taşlarının en yakın yatakları Bingöl Solhan ve Kars Sarıkamış bölgelerinde bulunduğu için, bu taşların büyük ihtimalle bu iki bölgeden getirildiği değerlendiriliyor.
Gün doğumunda ve batımında taşların sunduğu ışık yansımaları sayesinde bina adeta ışıldıyor. Bu da müzeyi ziyaret edenlerin ilgisini çeken ve hatıralarında yer eden en dikkat çekici detaylardan biri haline geliyor.
Savaş Döneminin İzleri ve Canlandırılmış Atatürk Odası
Bugün Atatürk Müzesi'nde, Mustafa Kemal Atatürk'ün Diyarbakır'da geçirdiği döneme ait çok sayıda belge, video ve eşya sergileniyor. Bunların yanı sıra, Atatürk'ün balmumu heykeli ve 1914 yılından kalma savaş araç gereçleri de yer alıyor. Müzenin içinde ayrıca Atatürk'ün burada konakladığı odası da dönemine uygun biçimde restore edilerek yeniden düzenlenmiş durumda. Ziyaretçiler, bu odada dönemin atmosferini hissetme imknı buluyor.
Bazalt ve Obsidiyenin Uyumuyla Oluşan Estetik Mimari
Yapının alt katında kullanılan bazalt taşı, sert yapısı ve serinliği ile bilinirken, üst katta obsidiyenin estetik katkısı öne çıkıyor. Obsidiyen taşları burada ufalanmış şekilde kullanılarak duvarlara dikkat çekici bir doku verilmiş. Bu uygulama, yalnızca fonksiyonel değil, aynı zamanda görsel bir derinlik de sunuyor. Mimari olarak da obsidiyenin parıltısı, yapıya günün farklı saatlerinde farklı yüzler kazandırıyor. Güneşin ilk ışıkları ya da batış zamanındaki renk oyunları, yapıyı adeta bir sanat eserine dönüştürüyor.
Diyarbakır'daki Atatürk Müzesi, taşıdığı tarihi misyonun ötesinde, yapısal özellikleriyle de benzersizliğini ortaya koyuyor. Obsidiyen taşının kullanımı sayesinde dünyada bir başka örneği bulunmayan bu yapı, tarih ve mimarinin kesişim noktasında yer alıyor.
Kaynak: Zeki Ersin Yıldırım